1 Haziran 2009’da Mavi Marmara olayı Filistin Davası’nda
milattır. Milat diyorum, davanın meşru temsilcileri, Türkiye sayesinde el
değiştirmiş, FKÖ ve El Fetih’in temsil ettiği 40 yıllık dava Hamas’a teslim
edilmiştir.
Şimdi Türkiye’de bir çok İslamcı kesim son 3-4 yıldır
Filistin Davası’na siyasal anlamda sahip çıkması da bunun göstergesidir.
Elbette Müslümanım diyen herkesin, yürek acısıdır Filistin! Ama son yıllarda
AKP ve siyasal destekçileri Filistin için diplomasi trafiği içine girmesi
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün onlarca yıllık edinilmiş kazanımlarını çöpe attı. Kısacası Tayyip Erdoğan aslında kendi
siyasi amaçları uğruna Filistin Davası’nı harcadı. Nasıl mı?
**
Şimdi bellekleri tazeleme zamanı!
İngilizler Filistin’den çekildiğinde İsrail 1948’de tek
taraflı bağımsızlığını ilan etmesi bölgede ateşi fitillemiştir.
Arap-İsrail çatışmasının temelini oluşturacak uyanışlar
başladığında, BM toprakların yüzde 56’sını Yahudilere, yüzde 44’nü ise Filistinlere
verdiler. Kudüs ise uluslar arası statü tanındı.
Fakat Arap ulusunda milliyetçi uyanış, haksızlığa uğramayla
harmanlanmış ezilme duygusu dünyanın ilk pan-arap direniş örgütlerini ortaya
çıkardı. Dünya’daki sol rüzgar Filistin’de millyetçi sol bir çizgide hayat
buldu.
George Habaş adlı Ortodoks
Hristiyan olan Arap doktor ailesinin sırf arap olduğu için sürgün edilmesinden
sonra kariyerini çöpe atarak İsraille Barışa Muhalefet Örgütü’nü kurarak, daha
sonra adı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi adını alacak ilk yapıyı 1952 yılında
temel attı.
Aynı dönemde hepimizin yakından tanıdığı Yasser Arafat’ta 1958 yılında El-Fetih
Örgütünü kurdu. Habaş’a göre sağda
ama özü itibariyle laik bir hareket olan El-Fetih ile Filistin Halk Kurtuluş
Cephesi birbirlerine paralel olarak eylemler yapmaya, dahası İsrail’e karşı
büyük bir direnişe giriştiler. Hamas’ın adını bırakın, siyasi önderleri
Dünya’da yok iken!
Filistin Davasına iki örgüt ve bir Hristiyan bir Müslüman
canları pahasına sahip çıkarken, İsrail- Arap savaşında İsrail’in mutlak
hakimiyeti Filistin için kan, gözyaşı ve daha çok baskı oluşturdu. İşte o
savaşta İsrail Gazze Şeridini İşgal etti. İsrail eninde sonunda çıkacağı
Gazze’yi yıllarca elinde tutmasının yegane nedeni 1980’lerin sonunda
anlaşılacaktı.
Söz Filistin Davası’nın tarihsel gelişiminden açılmışken,
davanın ilk Türk şehitleri Mavi Marmara’dakiler değil, 21 Şubat 1973 yılında Bora Gözen önderliğinde elde silah
çarpışan 8 devrimci yiğittir. Zaten bir dönem Türkiye’deki sol hareketin
militan kadroları Deniz Gezmiş’te
buna dahil elde silah İsrail’e karşı çatışmışlarsa da, bugüne kadar Filistin
Davası için elini silah alan bir İslamcı örgütün Türk mensubu da olmamıştır.
1964 yılına gelindiğinde kendi bankası olan, ordusu olan,
meclisi olan ve 48 yıldır Filistin’in tek resmi temsilcisi olan Filistin
Kurtuluş Örgütü kuruldu. BM dahil, Arap Birliği, İslam Konferansı Birliği gibi
uluslar arası yapılanmalara 1974 yılı itibariyle hepsine meşru temsilci olarak
tanındı. Yani 22 yıllık eylemsel mücadele meyvelerini vermeye başladı.
İsrail’le yoğun bir şekilde mücadele giriştiler. Örgütü oluşturan 5 yapının hiç
birisi Siyasal İslami yapı değildi.
Hamas’ı İsrail-ABD
Kurdu!
1988 yılına gelindiğinde FKÖ-İsrail çatışmaları zirve
yaparken, Filistin tüm Dünya kamuoyunda meşruluğunu kazanmış ve mazlum kimliği
ile ABD ve Avrupa’da bile İsrail karşıtlığını yükseltmişti.
Ne garip bir şey ki bu dava için 1960’larda eline silah
almayan siyasal İslamcılar ( Parentez açmak gerek, Arap-İsrail savaşında
Pakistan Hava Kuvvetleriyle İsrail’i Bombalarken, Irak, Baba Esad’ın Suriye’si, Mısır, Lübnan dört koldan İsrail’e
direnirken, Suudi Arabistan, Yemen ve Türkiye tarafsız kalmışlardır) Gazze’de
İsrail işgali altında Müslüman Kardeşler adı altında örgütlenmeye başladılar.
Unutmadan o tarihlerde Filistin Topraklarının Yüzde 35’i kurtarılmış ve Özgür
Filistin Bayrağı dalgalanıyordu.
Derken HAMAS 1988 yılında bir Müslüman devletin etrafında
gayri Müslüm devlet olmaz felsefesiyle yani kuruluşunda bile İsrail’in
varlığını kabul ederek mücadeleye başladı. Bu Filistin Davası’na dinamitti.
Zira Davanın meşru temsilcileri 30 yıldır kanla, göz yaşı ile kurdukları
devletlerini ve de etnik yapıyı dağıtacak, uluslar arası desteği sıfırlayacak
bir kuruluştu. İlk eylemi bir intihar saldırısı ve 22 kişi öldü. Arkasından 8,
5, 22 kişi derken Hamas örgütünün İslami Bankası kurulur ve Suudi Arabistan
riyallarıyla yönetilmeye başlanır. Herkesin eylem beklediği sırada HAMAS İsrail
yerine FKÖ’ye saldırır 10 yıl boyunca ana hedef İsrail olmaktan Filistin Halk
Devleti’dir. Zaten bu saldırılarla birlikte Sadece Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın tanıdığı Filistin İslam Devleti kurarlar. Böylece Filistin Davası
çift başlılık gösterir. Bir yanda İsrail İşgali altında büyüyen ve Filistin
Halk Devletine savaş açan HAMAS, bir yanda 35 yıllık şanlı mücadele sonucu
devlet kurdukları topraklarından İsrail’i atan Filistin Kurtuluş Örgütü.
1994 yılında Arafat’ın liderliğinde Filistin Ulusal Yönetimi
kurulur ve Hamas’ın kontrolündeki Gazze Filistin’e özerk bir şekilde bağlanır.
Bağlanır diyoruz zira İsrail işgali altında siyasi mücadele veren tüm
Filistinli direnişçiler İsrail tarafından yok edildiğinden demokrat bir seçimle
baskıya uğramayan HAMAS, Gazze’de
kazanır. Yani giriştikleri birkaç eylem ve savaştıkları FKÖ ile birkaç yılda
toprak kazanırlar. Arafat bu zoraki barışı Filistin’in meşru zemini kaybetmemek
için kabullenirken, 2000 yılında 2. İntifada başlar. Yani tüm Filistinliler
topyekün İsrail’e karşı direniş başlatır. Arafat mum ışığında kendisini
elektrik e susuz bırakan İsraillilere nasıl direniş yapılacağını, medeniyetin
direnme olduğunu öğrettiğinde nedense yeni iktidara gelmiş “çırak” başbakanımız
bir kez olsun selam göndermemiştir bırakın maddi desteğini, manevi desteğini
bile esirgemiştir Arafat’tan…
Oyun Sahnede…
İsrail’in başına, tıpkı Amerika’nın başına bela olan kendi
kurdukları El-Kaide dadanması gibi HAMAS dadanmıştır. Çünkü militanalrı
Arap’tır ve nihayetinde kendi kendileriyle çatışmazlar. Ama İsrail öyle bir
oyun oynar ki bizimkiler hal bu oyunu anlayamazlar. İlk başta Hamas’ın Lideri
Şeyh Yasin’i Gazze’de Helikopterle vururlar. Oysa 16 yıldır Gazze’de olmasına
rağmen kılına dokunmayan İsrail, mesajını verir. Recep Tayyip Erdoğan’ın
gündemine Filistin Davası Mart 2004’te böylece girmiş olur. Arkasından 7 ay sonra
Arafat zehirlenerek öldürülmesi ile Filistin davası için oyunun 2. Perdesi
tamamlanır. Derken 2006 yılında HAMAS’ın yeni lideri Halid Meşal Türkiye’ye
gelir. Türkiye’de destek alır.
Gazze’de 2007 yılında yapılan seçimi HAMAS kazanmıştır. O
yıl Gazze’de toplanacak vergiden 55 milyon dolarlık kısmı merkezi hükümete yani
Mahmut Abbas liderliğindeki Filistin’e gönderilmesi gerek! Ama İsrail sizi
siyasal olarak tanıyoruz ve bu parayı göndermenize gerek yok diyerek
Filistin’in resmen 2’ye bölünmesini sağlar. Bizimkilerde HAMAS başardı diye
Meşal kardeşlerini ağırlarlar. Oysa gerçek 1 yıl sonra ortaya çıkar, bizimkiler
BM’de, uluslar arası kamuoyunda HAMAS’ı tanıtırken, İsrail “Dökme Kurşun”
operasyonuyla Gazze’ye saldırdığında ses Ankara’dan yükselir. Zira HAMAS’ın
siyasal sözcüsü Erdoğan, ters köşe olmuştur. Filistin’de artık resmen 2 devlet
vardır ve Hamas, Türkiye ile meşruluk kazanırken, İsrail için en kolay
lokmadır. Operasyon bittiğinde Batı- Şeria’daki 40 yılı aşkın mücadelenin
temsilcileri yok sayılmış, fikirleri alınmamış dahası 5 kuruş yardım bile
alamaz noktasına gelirken, Gazze’deki HAMAS sadece Türkiye ve Suudi
Arabistan’ın siyasi ve ekonomik desteğiyle parlatılmış. 5860 kilometrekarelik
kazanılmış topraklar yok sayılarak 45 kilometrekarelik Gazze Filistin olarak
bugün bizlere tanıtılmaktadır. Acı gerçek te budur. İsrail savaş alanını 130
defa küçülterek kendini daha güvende hissetmektedir.
HAMAS Kaybedecek!
Şimdi Başbakan Erdoğan’a sormazlar mı? Bu davanın ebedi
lideri Arafat’a ne kadar sahip çıktın da şimdi HAMAS Davasını Filistin Davası
ile eş değer tutuyorsun?
Filistin’i tek bir bütün olarak görmek varken, Gazze ve Batı
Şeria diye iki coğrafi parçaya ve iki devlete bölerek yılların deneyimini ve
kazanılmış haklarını çöpe atıyorsun?
Son söz yerine, Gazze askeri anlamda İsrail için zor bir yer
değildir. İsrail Gazze’ye saldırarak aslında Türkiye’ye meydan okumakta, işte
sizin destekledikleriniz demektedir. Sevindiğim nokta ilk defa Türkiye 45
kilometrekarelik bir alanda olsa Filistin Davasına sahip çıkıyor olmasıdır. Ama
tarihsel gerçek değişmez! Gazze’deki yönetim çökecektir. Çünkü tarihsel ve
siyasal bir kökeni yoktur. Filistin davası belki 5-10 yıldır durağandır ama
Arafat’ın çizdiği yol haritasında mutlak başarıya ulaşacaktır. Tek temennim
Başbakan “One Minute” gazını devam ettirip “2008’deki koşullar değişti” diyerek
bizleri bir maceraya sürüklememesidir. Hani AKP bu davaya sahip çıkmak
istiyorsa Filistin’e yardım etmelidir. Amaç Filistin’se eğer…
Unutmadan HAMAS’ın militanları Filistinli olduğu sürece,
HAMAS’ın güçleri eninde sonunda Özgür Filistin için akacaktır.
(21 Kasım 2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder